SAĞLIK

Çağımızın hastalığı ‘alerji’

Tam beş haftadır grip ve soğuk algınlığı ile mücadele ediyorum. İlk hafta geçer diye evde herkesin gribe karşı uyguladığı yöntemleri uyguladım. Ama hiç bir yöntem işe yaramadı. İkinci hafta eczaneden aldığım ilacı kullandım yine hiç bir değişiklik olmadı. Üçüncü haftanın başında kendimi ev doktorunun bekleme salonunda buldum. Bu sefer nasıl olduysa en fazla 10 dakikalık bir beklemeden sonra muayane için doktorun odasına girdim.

Şikayetlerimi söyledikten sonra doktor göğsümü dinledi, kulaklarımı ve boğazıma baktı ve “Alerjik bir durum olabilir” dedi. Ben de, daha önce aynı şekilde rahatsızlandığımı, kendisi izinde olduğu için onun hastalarına bakan doktora gittiğimde verdiği ilacı gösterdim. Bana şimdilik o ilaca gerek olmadığını söyleyerek üç değişik ilaç verdi. İlaçlarımı düzenli olarak tam bir hafta kullandım. Ama ben iyileşeceğimi beklerken her geçen gün daha da kötüleştim.

Hapşurmalarım ve öksürüğüm sıklaştı. Burnum silmekten kıpkırmızı oldu. Pazar günü parkta öğleden sonra başlayan öksürük bana kabus dolu saatler yaşattı. Öksürmekten gögüs ve sırt adalelerim kasıldığı için bu bölgelerde ağrı hissetmeye başladım. Nefes almam güçleşti. Öyle ki konuşamaz hale geldim. Kısa aralıklarla aldığım nefesler konuşmak için yeterli olmadı. Kaşınan gözlerim kızardı ve şişdi. Evin içinde elimde yastıkla, daha fazla nefes alabileceğim yerler aramaya başladım.

Hava almak için pencereleri açtım. Hiç bir şey fayda etmiyor, nefes almam her geçen dakika güçleşiyordu. Eşim, durumundan korkup hastaneye gitmek için ısrar ediyor. Ben, uyuyan iki çocuğu nasıl bırakıp gideriz diye karşı çıkıyorum.

Çocuklarım için evde bulunan tuzlu su ile gargara yaptım. O da işe yaramadı öksürüğüm kesilmedi. Tuvaletten çıkamaz hale geldim. Çünkü öksürürken altımı da kaçırıyordum.
Öksürük aralarında, elinde telefonla arkamdan dolaşan eşime, ilk yardımı aramaması için ikna etmeye çalışıyorum. Saat üçe doğru artık giyecek temiz iç çamaşırım ve pijamam kalmamıştı.
Bu mücadele arasında öksürmekten bitap düşerek uyuyakalmışım. Sabah eşim, dalında uzman ama, sadece özel sigortalı hastalara bakan doktora gitmem için sıkı sıkıya tembihleyerek işe gitti. Ben, normal sigortalı olduğum için o doktora gitmenin çok pahalıya mal olacağını düşünerek, daha öncede gittiğim başka bir doktora telefon ettim.
Telefonu açan kadın, neyse ki hemen gelebileceğimi söyledi.

Çocukları yuvaya bırakır bırakmaz, nefes nefese kalmış bir vaziyette doktora gittim. Aman Allahım.

Doktorda bekleyen ne kadar çok insan var. Sağlık kartını verip kaydolmak için insanlar sırada bekliyor. Ben de sıranın en arkasında yerimi aldım. Sıra bana geldiğinde kartımı ve 10 Euro’yu verip, ne kadar beklemem gerektiğini sordum. İşlemleri gayet sakin bir şekilde yapan, orta yaşlı, güler yüzlü kadın, üç aylık dönem başlangıcı (Quartal) olduğundan bekleyenlerin genelde başka doktorlara sevk almak için geldiğini belirterek, bekleme salonuna geçebileceğimi söyledi. Salona girdim. Bütün sandalyeler dolu. Beklemek için bir kenara çekildiğim anda, danışmadan çağrılan yaşlı adamın yerine oturdum.

Salonda bekleyenlerin hemen hepsi en az 6o yaşın üzerindeydi. Herkes birbiriyle konuşuyor. Bekleyenler ve konuşanlar değişmesine rağmen, konular hiç değişmedi. Herkes birbirine, hangi doktorlara gittiklerini ve tadavi yöntemlerini, kullandıkları ilaçlardan ya da torunlarından bahsediyorlardı. Salonda, benim yaşlarımda benden başka hastalanan hiç kimsenin olmadığını düşünerek kendi kendime kızdım.

Neden ilk hafta doktora gitmedim ve şimdiye kadar iyileşmedim diye. Yarım saatlik bir beklemeden sonra doktorun odasına girdim. Şikayetlerimi anlattım. Kulladığım ilaçları gösterdim. Doktor rutin kontrollerini yaptı. Alerji teşhisi ile birlikte ciğerlerimde enfeksiyon olabileceğini söylererek, solulum testi yaptı. Ciğerlerimin fonksiyonu, olması gerekenden düşük çıktığı için dört hafta sonra mutlaka kontrole gelmem gerektiğini söyledi. Yazılan ilaçlar arasında, daha önce de kullandığım ve nefes almamı sağlayan kortizon ve ilaç karışımı spreyin de olduğunu görünce hızlı adımlarla eczanenin yolunu tuttum. Bir an önce spreye kavuşup, rahat nefes almak istiyordum. Eczanede yakasındaki karttan Türk olduğunu anladığım genç kadının bulunduğu kasanın önünde sıraya geçtim.

Önümde ilaçlarını nasıl kullanacağını soran Afrikalı adam, alerjinin kendisini mahvettiğini anlatarak sulanan gözlerini, akan burnunu sildi. Adamın suratı gerçekten kıpkırmızıydı. Sıra bana geldiğinde Türk eczacı benim de Türk olduğumu anlayarak Türkçe ‘Buyrun hoşgeldiniz’ diyerek reçetemi aldı. Reçeteyi bakınca, ‘Sizin de mi alerjiniz var?’ sorusuyla karşılaştım. Yaşadıklarımı kısaca özetledim. Annesinin de aynı durumda olduğunu, nefes almakta zorlanınca apar topar doktora götürdüğünü anlattı.

Ben ödemeyi yaparken. Eczacıyı tanıyan başka bir Türk kadın geldi. Eczacı Türk’ten , alerjiye karşı, ortak başka bir tanıdıklarına verdiği ilacın aynısını istedi. Türk kadınlarla vedalaşıp eve geldim. Hemen ilaçlarımı aldım. Kısa bir süre sonra hazırladığımız site ile ilgili bir arkadaşıma telefon ettim. İş yerindeki telefonu açılmayınca cebinden aradım. Evde olduğunu söyleyince ‘Hayırdır’ dıye sordum. Fena halde alerji olduğu için doktorun kendisine istirahat yazdığını belirtti. Öğle saatlerinde başka bir arkadaşa daha telefon ettim. O saatlerde okulda olması gereken kızı telefona çıktı. Toz alerjisi olduğu için okula gidemediğini söyledi. O gün karşılatığım, konuştuğum insanların ya kendilerinde ya da tanıdıklarında alerji vardı. Telefonu kapatınca düşündüm.

Eskiden alerji olanların sayısı bu kadar fazla mıydı diye? Bu sorunun yanıtını bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki, eskiden daha fazla ağaç ve çiçek tozu olamasına rağmen en azından bende sekiz yıl öncesine kadar böyle bir şeyin olmadığı. Sanki doğa, onu hoyratça ve acımasızca kullanan bizlerden intikamını alıyor. Kendi sağlığınızı düşünüyorsanız, önce bana değer vermeli ve ona göre davranmalısınız mesajını yolluyor. Hepinize aydınlık, sağlıklı ve mutlu günler dilerim.

 

Fotoğraf:  cottonbro adlı kişinin Pexels‘daki fotoğrafı

Yorum yap